15 Ocak 2009 Perşembe

20/12/2008 - "Doğal Zayıflamak" için Bitki Çayı

. 15 Ocak 2009 Perşembe
0 yorum

Kilo Verme
Fazla kilolar tüm dünya insanlarının başının derdi. Tabii bu konuda da Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin etkili bir reçetesi mevcut. Bu zayıflamaya karşı bir bitki çayı reçetesi.

Öncelikle bu bitki çayı için aktarlardan temin etmemiz gereken malzemeler şunlar:

30 gr. arpa,
30 gr. ayrık kökü
30gr. mısır püskülü
Bu malzemeler 1 litre suya konulup, 10 dakika kaynatılır. 10 dakika kaynamış olan bu karışım, soğutulduktan sonra süzülür ve çayımız hazır hale gelir.

Tercihen içine limon katılabilir veya balla tatlandırılabilir. Bu çayın 1 günde tüketilmesi gerekir.

kilo verme, zayıflama, zayıflamak, nasıl kilo verilir zayıflatıcı karışımlar, zayıflatıcı bitkisel çay, sağlıklı zayıflama, doğal zayıflama, kilo vermek için bitkisel çay

Klik disini untuk melanjutkan »»

20/12/2008 - Boyun, Eklem ve Bel Ağrılarının Doğal Tedavisi

.
0 yorum

Vücuttaki Ağrılar
Ahmet Maranki'nin boyundaki, eklemlerdeki veya beldeki ağrıların tedavisi için önerdiği bitkisel yağlardan oluşan bir karışım var. Bu karışımın ağrılara uygulandığı taktirde çok kısa sürede ağrılardan kurtulabileceğimizi söylüyor.

Öncelikle bu yağları temin ediyoruz:

Zeytin yağı
Hardal Yağı
Ceviz Yağı
Kekik Yağı
Biberiye Yağı
Sonra bu yağları eşit miktarda bir kaba koyup karıştırın. Yatmadan önce ağrıyan yerlerinize masaj yaparak sürün ve üzerini strech filmle sararak yatın. Sabah kaltığınızda ağrılarınızdan kurtulacağınızı söylüyor Ahmet Maranki.

Bel Ağrısı, Sırt Ağrısı, Boyun Ağrısı, Eklem Ağrısı, Ağrı Tedavisi, Ağrı, Vücuttaki Ağrılar, Bel Ağrıları, Sırt Ağrıları, Eklem Ağrıları, ahmet marangi elmas marangi

Klik disini untuk melanjutkan »»

20/12/2008 - Unukanlığa Karşı Yapmanız Gerekenler - Unutkanlık Doğal Tedavisi

.
0 yorum

Zihin Sağlığı
Unutkanlık, genel olarak insanların dert yandığı konulardan biridir. Biyolojik sebepleri olduğu gibi çevresel etkenlerin de bu konuda rolü bulunmaktadır (yoğun iş yaşamı, stres gibi). Ahmet Maranki'nin unutkanlığa karşı biyolojik olarak güçlü kalmak için bir önerisi var.

Ahmet Maranki, her sabah 5 adet badem, 5 adet fındık, 5 adet ceviz, 1 avuç çekirdekleriyle beraber kuru üzüm ve gölgede kurutulmuş kayısı yersek unutkanlığın önleneceğini söylüyor. Hem zihinsel olarak da dinç kalmış olacağız.

Unutkanlık Tedavisi, Unutkanlık Nedenleri, Unutkanlığın Sebepleri, Unutkanlığa Karşı yapılması gerekenler...

Klik disini untuk melanjutkan »»

17/11/2008 - Ahmet Maranki'den Bir Saç Dökülmesi Reçetesi: Ceviz Kabuğu

.
0 yorum


Öncelikle 1 litre suya 20 adet ceviz kabuğunu koyuyoruz. Aklınız karışmasın sadece cevizin sert ve kahverengi olan kabuğunu suyun içine atıyoruz. 10-15 dakika kaynatıyoruz. Daha sonra elde ettiğimiz bu kaynatılmış ceviz kabuğu suyuyla sabah akşam saçlarımızı yıkıyoruz. Ahmet Maranki, düzenli kullanımda kısa sürede saç dökülmesinin duracağını vaad ediyor.

Kendisi de bilindiği üzre yaşına rağmen, saç konusunda bir sıkıntısı olmayan birisi. Haliyle özellikle saç konusundaki tavsiyelerine uymakta asla tereddüt etmemek gerek. Çünkü Ahmet Maranki saçlarının sırrı bunlar veya bunlardan biri olabilir :)

Saç Dökülmesi, Saç Dökülmesi Tedavisi, Saç Dökülmesine Bitkisel Reçeteler, Saç Dökülmesine iyi gelen bitkiler, saç dökülmesini durduran bitkiler, Ahmet Mara
nki, Ahmet Maranki Saç

Klik disini untuk melanjutkan »»

13/11/2008 - Ahmet Maranki'den Kabızlığa Doğal Çözüm

.
0 yorum

13.11.2008 tarihinde Kanal D'de yayımlanan Esra Ceyhan'ın programına konuk olan Ahmet Maranki, sağlıklı yaşamın birçok püf noktasını açıkladı. Bunlardan biri de kalın bağırsaktaki sorunlarla alakalıydı.

Özellikle kabızlığın tedavisinde şu doğal yöntemin kullanılmasını önerdi:

40-50 kilogram ağırlığındaki kişiler 3 adet kurutulmuş incir, 3 adet kuru kayısı alır. 70-80 kilogram ağırlığındaki kişiler 5 adet kurutulmuş incir, 5 adet kuru kayısı alır.
İncirler sıcak suda bir süre bekletilerek şişmeleri beklenir.
İncirler sıcak suda şişkin haldeyken tüketilir.
Yine aynı şekilde kuru kayısılar sıcak suda bir süre bekletilirler
Suda şiştiklerinde onlar da yenir.
Ahmet Maranki, bu işlemi uygulayan kişilerde belki ilk gün değil ama, sonraki gün ve sonrasında hiçbir bağırsak problemi, kabızlık vs. kalmayacağını söylüyor.

Kesinlikle denenesi, oldukça doğal bir yöntem..


--------------------------------------------------------------------------------

Ahmet Maranki,Ahmet Marangi,Ahmet Maranki Sitesi,Ahmet Maranki Tedavi Yöntemleri,Kabızlık Tedavisi,Kabızlık,Bağırsak Düzenleme,Bağırsak Sorunları,Doğal Yöntemler,Kabızlık Tedavisi,Kabızlık Doğal Tedavi,Kabızlığa İyi Gelen Bitkiler

Klik disini untuk melanjutkan »»

SARI KANTARON

.
0 yorum


Korku, endişe, kaygı, umutsuzluk, umursamazlık ve çaresizlik duygularının giderilmesinde yardımcıdır.Kronik yorgunluk sendromunda ve menopoz dönemindeki sıkıntı, stres ve gerginliklerin giderilmesinde yardımcıdır.
17/12/2008 - 14:52
SARI KANTARON

Ürünlerimiz Tarım ve Köyişleri Bakanlığın'dan onaylıdır.

Ürünlerimiz özel yöntemlerle, bitkilerin özü alınarak imal edilmiştir.

- Korku, endişe, kaygı, umutsuzluk, umursamazlık ve çaresizlik duygularının giderilmesinde yardımcıdır.

- Bağışıklık sistemine yardımcıdır; mikropları öldürür.

- Uykusuzluk ve fazla uyuma problemlerinin giderilmesinde yardımcıdır.

- Yara ve yanıkların iyileşme sürecini hızlandırmaya yardımcı olur.

- Kuvvetli bir sakinleştirici, doğal antidepresandır.

- Anksiyete bozukluklarının giderilmesine yardımcı olur.

- Kronik yorgunluk sendromunda ve menopoz dönemindeki sıkıntı, stres ve gerginliklerin giderilmesinde yardımcıdır.

-Diğer Kantaron kapsülleri ve tabletleri ile kıyaslandığında piyasadaki hiçbir kantaron ürünün Ekstrakt içermediği halde ürünümüz ekstrakt içeriklidir.

Klik disini untuk melanjutkan »»

KOBiK 21-28 ARALIK SONBAHAR ARINMA PROGRAMINDA SAMSUN HAVZA'DA

.
0 yorum


Sudaki mucize için tıklayınız

KOBİK ekibi 13-20 Nisan tarihleri arasında dünyaca ünlü Oylat kaplıcalarında İlkbahar Kozmik Beden Temizliğini başarıyla tamamlandı.

7 günlük uygulama sonunda katılımcılar memnun olarak, gittikleri bölgelerde uygulanan metodu anlatacaklarını bundan sonrada KOBİK'in bir ferdi olacaklarını ifade ettiler.İlk beden temizliği programında olduğu gibi katılımcılar sağlıklarına kavuştular.Bunun yanında katılımcılar sigara bırakma programını başarıyla tamamlayarak sigarayı bıraktılar.

Son gün yapılan yağ ve limon içimi sonrası temizlikte karaciğer safra ve kalınbağırsaklaradan atılan maddeleri ve program sonunda yaklaşık 8-14 kilo verdiklerini görünce bu programın herzaman insanın hayatında uygulanması gerektiği görüşünü paylaştılar.

Bu temizlikte diğerlerinden farklı olarak son gün halen yaşayan canlı parazitlerinde çok büyük oranda yaklaşık pek çok katılımcıdan atıldığını, yine bu sefere mahsus 12 yaş altı çocuklardan da beden temizliği programında başarılı neticeler alındığı gözlenmiştir.

Katılımcılar animasyonlarda, sabah yürüyüşlerinde, doğa gezilerinde, Türkiye'nin en önemli mağaralarından Oylat Mağarası ziyaret edilmiş, bölgedeki göz suyu ve böbrek suyu da incelenmesi gereken ilginç bir araştırma gezilerimizdendi.

Bursa İnegöl Oylat kaplıcalarındaki programa Bursa valimiz Ş. Harput, İnegöl Belediye başkanı ve kaymakamı ve çevredeki diğer mülki ve idari amirler gelerek, program hakkında bilgi aldılar.

İnegöl Belediye Başkanı Alinur Aktaş katılımıyla yapılan basın toplantısına bölge medyası yanı sıra Doğan HA, İHA, CHA, AA, Olay Tv ve yerel basın, tv kanalları özel ilgi gösterdi.

Ayrıca TV5 bir ilki gerçekleştirerek canlı yayın aracılığıyla Oylat Kaplıcalarından canlı yayın yaptı.

Prof Dr. Ahmet Maranki Oylat Kaplıcaları'nı seçme sebebini anlatırkende, Oylat Kaplıca a.ş'nin yetkilillerince davet edildiğini, Oylat'ın Türkiye'deki kaplıcalar içinde devamlı akan ve beden ısısına uygun dinlendirme yapılmadan,soğutulma ve ısıtılma olmadan insanların istifadesine sunulan nadir sulardan olduğu, ayrıca içilebilirlik mineral özelliğiyle yine diğer kaplıca sularından farklı olduğunu vurguladı. Bunun yanı sıra doğal güzelliklerinin( gürgen ormanları, mağaları, şelaleler,, yüksek oksijen oranı) bilhassa Oylat'taki rakımın insan sağlığı üzerinde çok etkili olduğu için Oylat'ı tercih ettiklerini açıkladı, termal tedavi alan kişilerin bu özelliklere dikkat etmesi gerektiğini önemle vurguladı.

Böyle güzelliklerin birarada olmasının insanı cezbedeğini açıklayan Maranki, "Oylat'ı Ã�negöllü'lere değilde Türkiye hatta bütün dünyaya tanıtmamız gerekir, işte biz dünyadan Avrupa'nın bütün şehirlerinden ve Türkiye'mizin her bölgesinden arınma, detoks programına katılarak gelen insanlara bu tanıtımı arınma, detoks projesiyle beraber vermeye çalıştık" dedi.

Bütün katılımcıların memnun ayrıldığını söyleyen Maranki, 12-19 Mayıs Arınma-Detoks Programında bu tanıtımın 2-3 katına çıkartılabileceğini, programı Oylat'ta yapmaları halinde ileride bu tesislerin kapasitesinin yetmeyeceğini açıkladı.

Maranki projenin ziyarete gelen sayın valimiz Ã�. Harput, belediye başkanı A. Aktaş, ve diğer basın mensubu ve yetkilillere bölgede 1000 kişilik AB standartlarında bir tesis yapılması halinde 5 yıllık doluluk oranını garanti edeceklerini, Avrupa'daki Türkiye Hollanda Sağlık Vakfı ve Sağlık Araştırma Enstitüsü başkanı olarak hemen protokol yapabileceklerini ve bölgeyi dünyaya tanıtabileceklerini söyledi.

Netice itibariyle İlkbahar Kozmik Beden Temizliği'nin sonunda giderek artan bir katılımcı portföyü oluşmuştur.
Buda göstermektedir ki, Sonbahar Ekim-Kasım-Aralık Temizliği'nde katılımcıların memnuniyeti doğrultusunda programa yoğun bir talep oluşacağı görünmektedir. Ã�lkbahar Kozmik Beden Temizliği programından memnun ayrılan her kişi bu memnuniyetini yakınlarıyla ve dostlarıyla paylaşmak istemesi en az 10'ar kişilik rezerve talebi oluşturmaktadır.

Ã�uanki Kozmik Bilim ve Bilinç ekibinin kadrosu ve teknik donanımı bu ihtiyacı karşılayabilecek düzeydedir. Bizim en büyük zorluğumuz katılımcıları mutlu edecek ve netice alınabilecek ortamların bulunamamasından kaynaklanmaktadır. Ã�mit ediyoruzki, Sonbahar Temizliği'nde sizleri ve bizleri memnun edecek yeni ortamlar bulabilelim. Bu konuda da sizlerin görüşlerinize açık olduğumuzu belirtmek isteriz.

Klik disini untuk melanjutkan »»

Lida

.
0 yorum


Kozmik Bilim Ekibi olarak 20 yıldır türkiye ve dünyadaki binlerce bitkiyi inceledik.Bu konudaki engin tecrübelerimize dayanarak söylüyoruz ki;”ZEHİRLİ OLDUĞU KANITLANMAMIŞ HİÇ BİR BİTKİ İNSANA ZARAR VERMEZ”. Ve vermemiştir…
16/12/2008 - 23:43
Kozmik Bilim Ekibi olarak 20 yıldır türkiye ve dünyadaki binlerce bitkiyi inceledik.Bu konudaki engin tecrübelerimize dayanarak söylüyoruz ki;”ZEHİRLİ OLDUĞU KANITLANMAMIŞ HİÇ BİR BİTKİ İNSANA ZARAR VERMEZ”. Ve vermemiştir…
Mıllet olarak bazı zaaflar içerisindeyiz.Bunlar;
1)Okumuyoruz,Araştırmıyoruz.
2)Televizyonda her uzmanın söylediğine neden böyle konuşuyor diye düşünmeden inanıyoruz,
3)Diplomalılara ve yayınlara çok çabuk inanıyoruz…kim neden neye hanği amaçla yazıp söylüyor ve kimin savunucusu….arkasında hanği kartel…..var..bir bilene soruyormusunuz…
4)Kendi özkültürümüzden.İnançlarımızdan uzaklaşıp farklı kültürlern esiri olmuşuz,
5)kısacası aklımız gözümüze inmiş,beyin kontrolundamıyız acaba.
Bu teslimiyet niye…
Kamuoyunda “LİDA YOSUN KAPSÜLÜ”yada “LİDA ZAYIFLAMA HAPI”adı ile bilinen ürün hakkında daha önce de sizlerin dikkatini bu noktaya çekmiştik.Bitkisellikle uzaktan yakından alakası olmayan,ülkemize kaçak yollarla sokulan,içeriğinde subitramin adlı etken madde bulunan bu ürün,kamuoyunda infiale yol açmış ve insanları tedirgin etmiş,insanları “BİTKİ”ye karşı şüpheci olmaya itmiştir.
Saygıdeğer Vatandaşlarımız,
Lütfen Bitkisel ürün adı altında ülkemize dışardan giren ürünlere karşı duyarlı olunuz..
Bir ürünün yurt dışından geliyor olması ,televizyonlardan tanıdığınız,popüler simaların öneriyor olması bu ürünlerin güvenilir yada tamamiyle güvenilemez olduğu anlamına gelmez.
Lütfen Bitkisel Ürün alırken yerli üretim olmasına dikkat ediniz.Yerli ürünlerde elde edeceğiniz avantajları ithal ürünlerde herzaman elde edemezsiniz.Bunlardan bazıları;
1)İthal ürünlere verilen paralar ülke ekonomisine ve istihdama çok ciddi darbeler vurur.
2)Bitkisel Ürünlerde Denetçi Makam olan,Tarım ve Köyişleri Bakanlığı,yerli üretim tesislerini çok ciddi anlamda denetleme yetisine sahip iken yurtdışından gelen ürünlerin,üretildikleri yeri görme imkanına sahip değillerdir.
3)İthal ürünlerde yaşayacağınız herhangi bir sorunda karşınızda muhatap bulamazsınız.
Unutmayalımki ülkemizdeki aromatik bitkiler dünyanın hiçbir yerinde yok.Hemde genleri bozulmamıştır.
Sizler herşeyin en kalitelisine layıksınız.Kozmik Bilinç Ekibi olarak bunun bilinci içerisindeyiz.Sizler de,katılımda bulunduğunuz konferanslarımızda hiçbir beklenti içinde olmayan bizlerin çabasının,sadece Allah(C.C)’nin rızasını kazanmaktan öte olmadığına şahit oldunuz.Bu minvalde sizlerin güvenini kazanmış olduğumuzu düşünüyor ve sizleri yukarıda bahsettiğimiz konular hakkında daha duyarlı olmaya davet ediyoruz.
Hele ne olduğunu bilmediği ve güvenirliliği şüpheli bugibi ürünleri birde inançlı insanların net=wörk adı altında pazarlamaları allahC.C: katında mesuliyet kesbetmektedir…..
Hepimiz ;ne ekerseniz onu biçersiniz; sözünü asla unutmayalım..
Bize her konuda görüş,soru ve önerileriniz için yazabilirsiniz.

Lida yosun kapsülü yasaklandı;
Lida yosun kapsülümü?
Kamuoyunda "LİDA YOSUN KAPSÜLÜ" adı ile bilinen ürün hakkında aşağıda bazı açıklamalar yapılmıştır.Lütfen dikkatle inceleyiniz.
1)Bu ürünün adı "LİDA YOSUN KAPSÜLÜ" değildir.Orjinal adı "Lida Dai Dai Hua Slimming Capsule" dür.Çin Menşeilidir ve Ülkemize gayri resmi yollarla sokulmaktamıdır…?
2)Bu ürünün ithalat iznini aldığını iddia eden kurum veya kuruluşlar halkın,eczacıların,aktarların bu konuda bilgisiz ve mevzuattan habersiz olmasından istifade ederek birtakım metodlarara başvurarak kamuoyuna sunulmuşmudur yoksa…?…
3)Kunming Dali Industry Co.Ltd. adlı üretici firmanın spesifikasyon belgelerinde ürünün içinde olduğunu iddia ettiği sözde(!) bitkiler;"porio cocos","dai dai hua plant extract",cumquat" ve "medical amylium" dur.Bu ürünler "Bakanlığın Pozitif Bitki Listesinde" bulunmadığı için bu ürünü ithal etmek isteyenler,adı GEçen maddeleri "Bitki Pozitif Listesine" dahil ettirerek(!!!!!!) bu ürünün ithalatını gerçekleştirmişlermidir…..?
4)Zayıflama maksadıyla kullanılan bu ürün 350 mg lık dozajlarda sabahları aç karna ılık suyla tüketilmektedir.Anormalliğin ve herkesin gözünden kaçan can alıcı nokta DA buradadır.Günde 350 mg kullanılan hiçbir bitkisel meteryal ayda 4-6 kilo verdiremez.O halde bu bir kimyasal ilaçtır.İçerisinde obezite tedavisinde ve mutlaka doktor kontrolünde kullanılması gereken SİBUTRAMİN" adlı etken madde bulunmaktadırmı yoksa?.(Milliyet Gazetesi,12 Nisan 2007 Perşembe)

ÖZETLE;
"lida" adlı ürünün içeriğinde yosun bulunmamaktadır.Kamuoyunun "Yosun" olarak bildiği alkali ortamlarda yetişen bir alg türü olan SPİRULUNA'nın zararlı etkilerinin olması,yasaklanması söz konus değildir.Yasaklanan ürün,sahte ve illegaldir ve adı geçem üründe yosunla ilgili bir etken madde yoktur.

Eğer Spirulina zararlı bir madde olsaydı ülkemizin en gözde üniversitelerinden biri olan "Ege Üniversitesi"bunun üretimini yapıp pazara sunmazdı.

Lütfen zayıflamak uğruna sağlıksız,illegal ve nereden geldiğini bilmediğiniz ürünleri kullanmayınız.Bu ürünler hem sizin sağlığınızı bozacak hem de kalpazanların ekmeğine bal çalacaksınız.

İLkeniz ve sağlığınız için kullandığınız bitkisel ürünlerin yerli üretim olmasına özen gösteriniz.

Ürünlerimiz Türk Gıda Kodeksine uygun olarak Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın izni ile üretilmiştir.MÜSADESİNİ ARAYINIZ:

Saygılarımızla....
KOBİK

Klik disini untuk melanjutkan »»

Bitkiler ekonomik krizi nasıl aşıyor?

.
0 yorum


Ekonomik krize girdiğimiz bugünlerde benzer krize giren bitkilerin ehvenüşşer kaidesince aldığı acil önlemler paketi büyük ders verir türden
10/01/2009 - 18:20

Yakın zamanda ABD'de patlak veren ekonomik kriz küresel bir hal alarak bütün dünya ülkelerini etkiledi. Az çok her ülke krizden nasibini aldı. Bankalar battı. Şirketler iflas etti. Dolar tavan yaptı. Borsalar çöktü. Bu haberleri günlerdir basından takip ediyoruz. Kriz kamuoyunun gündemini devamlı meşgul ediyor ve uzunca bir süre daha meşgul edeceğe benziyor. Uzmanlar krize çözüm önerilerinde bulunuyorlar. Hükümetler kendilerine göre gerekli tedbirleri almaya çalışıyorlar. Dünyada ekonomik krizler zaman zaman yaşanıyor.

Bitkiler de insanlar gibi canlılar aleminin bir üyesidir ve yeryüzünde topluluklar halinde yaşıyorlar. Bitkilerin de bazen strese ve krize girdiklerini bildiğim için acaba bu durumda bitkiler nasıl davranıyorlar? Ne gibi tedbirlere başvuruyorlar? Bu hususta bitkilerden hangi mesajları alabiliriz gibi soruların cevaplarını araştırdım.

Bitkiler açısından tabiatta hayat şartları sabit olmayıp değişkendir. Normal hayat sürerken bazı zamanlarda anormal şartlar hükmeder bitkiler üzerinde. Bu durumlarda bitkiler strese girerler. Son yıllarda çevre kirliliğinin artması ve küresel ısınma gibi sebeplerden ötürü kuraklık stresi etkisini daha çok göstermektedir. Bundan başka tabiatta bitkilerin karşılaştıkları soğuk, sıcak, tuzluluk, fırtınalar, elektromanyetik alanlar, zirai ilaçlamalar gibi birçok stres kaynağı mevcuttur. Ancak kuraklık stresi diğerlerine göre daha yaygın ve etkilidir. Kuraklık stresi şiddetlendiğinde bitkide susuzluk krizi baş gösterir. Anormal çevre şartlarına maruz kalan diğer canlılar göç ederek kurtulabilirler. Bitkiler ise kökleriyle toprağa bağlı olduklarından böyle bir kaçış yolu yoktur. Ancak Yüce Yaratan krize karşı koyabilmek için bitkilere birçok uyum ve direnç mekanizmaları bahşetmiştir. Susuzluk krizine giren bitkide acil önlemler paketi ve uzun vadeli önlemler paketi olmak üzere iki aşamalı mekanizmalar devreye sokulur.

Acil önlemler bitkinin yapraklarında uygulanır. Yaprakların alt yüzeyinde stoma adı verilen gözenekler vardır. Bunlar bitkinin dışa açılan otomatik pencereleridir. Normal şartlarda gündüz açılır gece kapanırlar. Ancak kriz zamanında gündüz de kapatılırlar. Bu gözeneklerden fotosentez ve solunum için gerekli O2 ve CO2 gazlarının alış verişi yapıldığı gibi topraktan alınan suyun fazlası buhar halinde havaya verilir. Bu sırada yaprak yüzeyinde bir serinleme olur ki bu güneşin yakıcı etkisini gideren bir vantilatör görevi yapar. Ancak susuzluk krizi baş gösterdiğinde gözenekler küçülür ve gerektiğinde tamamen kapatılır. Çünkü kuraklık durumunda toprakta yeterli su bulunmadığından kökler suyu emmede sıkıntıya girer ve kök hücrelerinden yapraklara kimyevi bir mesaj iletilerek “su alamıyorum pencereleri kapat” denir. Mesajı alan gözenekler tedricen kapanmaya başlar. Bu şekilde bitkide su kaybı önlenmiş olur.

Gözeneklerin kapalı olması halinde gaz girişi olmadığından bitkide fotosentez azalır. Buna bağlı olarak bitkide büyüme de azalır. Fakat bir ehvenüşşer kaidesi olarak bu tercih yapılmak zorundadır. Bitkideki bu davranıştan ilham almak gerekirse günümüz ekonomik krizine karşı ilk yapılacak iş lüks tüketimi azaltıp israfı önlemektir. Vatandaşlar iktisatlı yaşamalı. Resmi ve sivil kurumlar da yetki alanlarında israfı önleyici tedbirleri almalı ve çeşitli kanallarla halkı bu hususta bilgilendirmelidir.

Susuzluk krizine giren bitkide gözeneklerin kapatılması yanında yaprakta bulunan epiderma hücreleri de aynı mesajı aldıklarından bu hücrelerde mum sentezi başlar ve üretilen mum yaprak yüzeyine salgılanarak burada bir mum tabakasının oluşumu sağlanır. Bazı bitkilerde ise mum tabakası yerine yaprak yüzeyinde tüy sayısında artış olur. Tahıl bitkileri gibi şerit yapraklı bitkilerde ise yapraklar rulo şeklinde kıvrılarak yüzey küçültmesi yapılır. Bütün bu mekanizmaların amacı yaprağı güneşin yakıcı etkisinden korumak ve su kaybını önlemektir. Çünkü gözenekler kapalı olduğundan suyun buharlaşarak serinleme yapma imkanı kalmamıştır. Bu durumda güneşin yakıcı tesirine karşı mum tabakası bir yalıtım malzemesi gibi mantolama görevi yapar.

Yaprak tüyleri ise güneş ışınlarını kıran bir kalkan görevi yapar. Böylece gözeneklerin kapanmasından doğacak mahzurlar en aza indirilmiş olur. Bu durumdan alacağımız mesaja göre ekonomik krize karşı hükümet yetkililerinin ve sivil toplum örgütlerinin bir araya gelerek ekonominin zarar görmesini önleyecek acil önlem paketi hazırlayıp kamuoyunu bilgilendirerek rahatlatmaları ve her türlü spekülatif söz ve faaliyete karşı ekonomiyi koruyucu tedbirleri almaları gerekir.

Yapraklarda bu tedbirler alınırken toprak altında da boş durulmaz uzun vadeli önlemler paketi uygulamaya konulur. Kuraklıktan dolayı toprak gözeneklerinde su yok denecek kadar azalmış olduğundan az miktardaki bu sudan istifade için köklerde emici tüy sayısı artırılır. Böylece toprağın en ücra gözeneklerindeki suyun emilme imkanı doğar. Bu da çare olmazsa kök parankim hücrelerinde önceden depolanmış olan nişasta taneleri enzimler tarafından parçalanarak enerji elde edilir. Bu enerji kullanılarak kök hücre zarlarında bulanan taşıyıcı enzimler vasıtasıyla toprak gözeneklerine bağlı olan su molekülleri aktif transport yoluyla alınmaya çalışılır. Diğer taraftan bitkilerin çoğu kazık kök adı verilen bir ana köke sahiptirler. Susuzluk krizinde bu kök daha fazla uzayarak kök seviyesinin çok aşağısındaki derinliklerde bulunan taban suyuna ulaşmaya çalışır.

Mesela deve dikeni denilen bir bozkır bitkisinin toprak üstü kısmı çok kısa olduğu halde kuraklık durumunda kazık kökü 10 metreden fazla derinlere kadar uzayabilmektedir. Kökteki büyüme hemen gerçekleşecek bir şey olmayıp uzun vadeli tedbirlerdendir. Böylece bitkinin kök sistemi daha güçlü hale gelir ve bir daha krizle karşılaştığında bunu kolayca atlatmasını sağlar. Bitkide toprak altında meydana gelen bu tedbirleri dikkate aldığımızda ekonomik krize karşı toplumda atıl durumda olan ve yastık altı tabir edilen rezervlerin kullanımı teşvik edilmeli ve üretimi artırmada kullanılması için çareler aranmalıdır. Bitkiler krizi aşmada kendi iç yapılarındaki mekanizmaları devreye sokuyorlar.

Biz de kriz döneminde kendi iç dinamiklerimizi harekete geçirmeliyiz. Bitkide uzun vadeli çözümler çoğunlukla toprak altında köklerde alındığı gibi biz de köklerimizden alacağımız güçle kolları sıvamalı ve toprak altı zenginliklerimiz olan madenler, doğal gaz ve petrol gibi kaynaklarımıza ulaşmaya ve onları çıkarıp kullanmaya çaba harcamalıyız.

Bitkilerde ilginç olan bir diğer husus da kriz sırasında bitkilerin gövdeleri ve yaprakları büyümediği halde bitkilerde üreme organları gelişir ve bitkiler çiçek açarak tohum verirler.

Tohumlar toprağa düşer ve böylece bitkinin nesli devam eder. Bu, uzun vadeli, geleceğe yönelik bir yatırımdır ve ben ölürsem çocuklarım yaşasın hissiyle yapılan bir davranıştır. Krizin kelime anlamı iki yönlü olup hem tehlike hem de fırsat anlamına gelir. Bu sebeple karşılaştığımız ekonomik krizde ülkemiz için gerekli tedbirleri zamanında alırsak krizi fırsata dönüştürebilir ve krizden güçlenmiş olarak çıkabiliriz.

Bitkiler hal dilleriyle daha nice mesajlar veriyorlar da farkında değilizdir. Bakmayın onların sessiz ve sakin duruşlarına. Onlar hal ve davranışlarıyla konuşarak bize de dikkat edin diyorlar. Değil mi!

Zafer



Bitkilerde ekonomik kriz ve çareleri

Prof. Dr. İsmail Kocaçalışkan

Klik disini untuk melanjutkan »»

29 Ocak Saat 19.30 Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde

.
0 yorum


Zihinsel ve bedensel uyumu hayatının her noktasına başarıyla taşıyan Prof. Dr. Ahmet Maranki, sağlıklı yaşamın ipuçlarını verecek.29 Ocak Saat 19.30 Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde. Bilgi tel:5985523
12/01/2009 - 19:23
29 Ocak Saat 19.30 Küçükçekmece Cennet Kültür ve Sanat Merkezi'nde

Bilgi:5985523

Zihinsel ve bedensel uyumu hayatının her noktasına başarıyla taşıyan ünlü yazar ve bilim adamı Prof. Dr. Ahmet Maranki, sağlıklı yaşamın ipuçlarını verecek.

Ahmet Maranki 1956 yılında İnebolu'da doğdu. İ.Ü. Tasarım ve Endüstri Mühendisliği’nde lisans, İ.Ü. Sosyal Siyaset Bölümü’nde Yüksek Lisans, aynı bölümün Sosyal Siyaset Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri alanında doktorasını tamamladı. 1991 yılında ABD'de mesleki alanda mahalli idareler, sosyal güvenlik sistemleri ve tarım alanında doktora üstü bilimsel çalışma ve araştırmalarda bulundu. Uzun yıllar kaldığı Azerbaycan'da, çalışmalarıyla "Yılın En Başarılı Yabancı Bilim Adamı" seçildi. Kafkasya ve Azerbaycan'da kaldığı bu sürede, SSCB'nin çağdaş dünyaca bilinmeyen yönleriyle ilgili stratejik ve kozmik araştırma merkezlerinde eğitimde bulunarak ekstrasens ve bioenerjist unvanını aldı.
"Bilim ve Buluş Adamları Derneği'nin genel sekreterliği görevini üstlendi. Prof. Dr. Ahmet Maranki'nin 5 ayrı sahada 54 adet yayınlanmış eseri bulunmakta olup, son eserlerinden "Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaşam enerjisi" kitabı bugüne kadar 3 yılda 78 baskı yapmıştır.

Klik disini untuk melanjutkan »»

Ahmet Maranki Haber

.
0 yorum



Ahmet Maranki Haber
7 - 2012 dünya foton hayata geçişi anlatıyor En Çok Seyredilen Programlar

Klik disini untuk melanjutkan »»

Radyo Dalgalarıyla Suikast

.
0 yorum


ABD'nin Türkiye'ye vermediği F-16'ların gizli yazılımları üzerinde çalışan ve peşpeşe intihar eden 3 Türk mühendisin ölümüyle iligili şok bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre, mühendisler beyinlerine gönderilen radyo dalgalarıyla intihara zorlandı
17/12/2008 - 00:52
ABD'nin Türkiye'ye vermediği F-16'ların gizli yazılımları üzerinde çalışan ve peşpeşe intihar eden 3 Türk mühendisin ölümüyle iligili şok bir iddia ortaya atıldı. İddiaya göre, mühendisler beyinlerine gönderilen radyo dalgalarıyla intihara zorlandı

Kaynak: Yeni Şafak
10.11.2007

F 16'ların ABD tarafından Türkiye'ye verilmeyen gizli yazılımları üzerinde çalışan 3 Türk mühendisin intihar etmeyip suikaste kurban gittiği iddiaları güçleniyor. Yeni istihbarat teknolojisi ve kozmik savaş üzerine pek çok askeri ve sivil stratejik kuruluşta brifingler veren kozmik bilim uzmanı Prof. Dr. Ahmet Maranki, ASELSAN'da çalışan 3 mühendisin peşpeşe kuşkulu bir biçimde intihar etmesiyle ilgili Yeni İafak'a çarpıcı açıklamalarda bulundu. Maranki, ASELSAN'da ABD'nin Türkiye'ye vermek istemediği gizli yazılımlar üzerine çalışan üç mühendisin ölümüyle ilgili, "Bu kişilerin beyinlerine tıpkı biorezinans gibi belirli radyo dalga boyları gönderilerek intihar dürtüsü oluşturulmuş olabilir" dedi.

SİVRİSİNEK ÖRNEİİ

Maranki, evlerde kullanılan elektrikli sivrisinek kovucuların "sineklerin direkt beyinlerinde hasara yol açtığını, anında hiperaktif duruma geçip kaos yaşadıklarını" hatırlatarak, "Şu an tıpta değişik radyo boylarında elektronik dalgalar hastaya uygulanıyor; bu sayede damar açılıyor, beyin tümörü yok ediliyor, düşünce yönlendiriliyor, şuurun açılması ve belirli tepkiler vermesi sağlanıyor vs. O halde bunun tersi neden olmasın?" diye konuştu. Maranki bu dalgaların cep telefonundan, bilgisayardan ve günlük kullanımlı belirli elektronik cihazlardan kişi veya kişilere gönderilebileceğini kaydetti. Maranki, "Belli dalga boyları ihtiva eden frekans içerikli kodlamalarla insanın bedenine ve bilhassa düşüncesine, yani beyine uygulanarak, şuurda bulandırma, kontrol ve yönlendirme yapılmaktadır. Bunun örnekleri dünyada ve Türkiye'de pek çoktur; ama ne yazık ki devletin araştırma, emniyet ve istihbarat birimleri bu bigilerden yoksundur ve gerekli inceleme yapılamamaktadır" dedi.

ABD VE RUSYA'DA VAR

ABD ve Rusya'da 15 yıl görev yaptığını hatırlatan Maranki, Görüp öğrendiklerimizle radyo dalgalarıyla, ses dalgalarıyla, görüntü dalgalarıyla beyin kontrolü ve zihin yönlendirmenin mümkün olduğu görülmüş ve uygulamalarının nasıl yapıldığı tespit edilmiştir. Irak'ta ki 400 bin Saddamın ordusunun ne olduğu bilinmemektedir. Pentagon Bosna ve Bağdat'ta bazı yeni teknolojilerin kullanıldığını açıklamaktan çekinmemiştir" diye konuştu. Beyine verilen belirli radyo dalgaları sayesinde kişinin adım adım intihar dürtüsünün kontrolüne girdiğini öne süren Maranki, Türkiye'de de bu tür müdahalelerin yapıldığını kaydetti. Maranki bunlara örnek olarak halen hapiste bulunan Salih Mirzabeyoğlu ile Mehmet Ali Ağca'yı gösteriyor.

Başbilen'in ailesi intihara inanmadı

İlk "intihar" olayı 7 Ağustos 2006'da gerçekleşmiş, 16 Ocak 2007 ve 26 Ocak 2007'de ise yine ASELSAN'da görevli iki mühendis daha "intihar" etmişti. Üç mühendis de ODTÜ mezunu ve ASELSAN'da ABD'nin Türkiye'ye vermediği ve şifrelerinin de çözülmesini istemediği yazılımlar üzerinde çalışıyorlardı. Başbilen'in ailesi intihara inanmayıp, çocuklarının bir cinayete kurban gittiğini öne sürerek, adli makamlara itirazda bulundu. Giz perdesinde son sözü İstanbul Adli Tıp Kurumu söyleyecek. Başbilen'in bilgisayar kayıtları, telefon kayıtları ve üzerinde çalıştığı konular da rapor kapsamına alınabilecek. Diğer iki mühendis Evrim Yançeken (26) ve Halim Ünsem Ünal'ın (31) da ölüm biçimleri de intihar olarak nitelendirilmişti.

10.11.2007

ALİ EYVAZ / ANKARA

Klik disini untuk melanjutkan »»

Beyindeki elektrik

.
0 yorum


İnsan beyninin vücut rahatlayınca sinir sistemine gönderdiği Alfa ile uyuma öncesi gönderilen Teta arasında aç kapa işlemi yapan anahtar keşfedildi.
13/01/2009 - 12:42
Beyindeki elektrik

Beyinde aç-kapa

Beyin dalgalarını kontrol etmeyi başaran Sidney Üniversitesi Teknoloji Bölümü Profesörü Ashley Craig, insan beyninin vücut rahatlayınca sinir sistemine gönderdiği Alfa dalgaları ile uyuma öncesi gönderilen Teta dalgaları arasında aç kapa işlemi yapan bir anahtar keşfettiklerini açıkladı.



Kafatasına elektrotlar


Beyindeki “elektrik anahtarı”nın keşfinden sonra deneyler başladı. Araştırma ekibinden bilim adamı Less Kürkup bir sandalyeye oturdu ve önce vücudunu rahat bir duruma soktu, ardından da gözlerini kapatıp dinlenmeye başladı. Böylece beynin Alfa dalgalarını kapatıp Teta dalgaları göndermesi sağlandı. Bu sırada kafatasına bir güçlendirici ile vericiye bağlı iki elektrot yapıştırıldı. Lambalar yandı Normal durumlarda 0.9 votluk bir enerji ile elektrik dalgası gönderen beyin, vücudun rahatlamasının ardından devreyi kapatınca sinir sistemine gitmeyen enerji dalgalarının voltajı 3.5 birime yükseldi. Ve verici ile yönlendirilen beyin dalgası odanın kapalı ışığını açmayı başardı. Aynı miktardaki beyin dalgası ile oyuncak bir otomobil de çalıştırıldı.

Klik disini untuk melanjutkan »»

Yediklerimize dikkat

.
0 yorum


Avrupa Birliği'yle üyelik müzakerelerini yürüten Türkiye, en büyük sıkıntıyı gıda ve tarım sektörlerinde çekiyor.Ülke genelinde binlerce kayıt dışı işletme 'merdiven altı' yöntemle gıda üretimi yapıyor.
16/12/2008 - 23:39
Avrupa Birliği'yle üyelik müzakerelerini yürüten Türkiye, en büyük sıkıntıyı gıda ve tarım sektörlerinde çekiyor.Ülke genelinde binlerce kayıt dışı işletme 'merdiven altı' yöntemle gıda üretimi yapıyor.


Buna denetim boşluğu da eklenince 'gıda terörü' olarak adlandırılan tablo ortaya çıkıyor. Nerede ve nasıl üretildiği belli olmayan gıda maddeleri insanların sağlığını tehdit ediyor. Merdiven altı firmalar, sattıkları eti kimyasal ilaçlarla şişiriyor. Sosis, salam ve sucuğa ezilmiş tavuk kemiği, kaşar peynirine de soya ve margarin katıyor. Zeytin de tekstil boyası ve paslı demirlerle siyahlaştırılıyor.

İstanbul Ticaret Odası (ITO) Gıda Komitesi Üyesi ve Keyveni Yemek Yönetim Kurulu Başkanı Sadık Çelik gıda üretiminde yaşanan sıkıntılarla ilgili bir rapor hazırladı. "Tüketici sağlığı ve gıda güvenliğine karşı gıda terörü: Kayıt dışı ve Merdivenaltı Üretim" adı verilen raporda insan sağlığının nasıl hiçe sayıldığı tek tek ortaya konuluyor.

Raporda Türkiye'de Tarım Bakanlığı'nın izni ve denetimi çerçevesinde 17 bin gıda sanayi işletmesi bulunduğu belirtiliyor. Ancak buna karşın 10 bini aşkın işletmenin de kayıt dışı ve merdiven altı yöntemle üretim yaptığı ifade ediliyor. Hatta bazı firmaların Tarım Bakanlığı'ndan izin almış gibi sahte belge düzenlediği öne sürülüyor.

Ete, Bradmix adlı ilaç katılıyor Sadık Üelik, bazı et işleme tesislerinin yurtdışından kaçak yollarla getirilen 'bradmix' isimli bir ilaçla eti yüzde 30-35 oranında şişirdiğini söylüyor. İlaç enjekte edilen etin su tutarak hacmini artırdığını, ağırlaştığını ve parlak göründüğünü belirten Çelik, "İlaçlı etler pişirildiğinde bile hacmini koruyor. Oysa pişen et gramajını kaybeder ve küçülür." diyor. İlaçlı etlerin yüzde 40 daha ucuza satıldığını ifade ederek, çok ucuza kalitesiz yemek üreten bazı firmaların bu etleri kullandığını aktarıyor.

Veteriner Gıda Hijyenistleri Derneği (VGHD) Başkanı Dr. Can Demir ise Tarım Bakanlığı'nın et ve et ürünleriyle ilgili yönetmeliklerine göre 'Bradmix' kullanımının yasak olduğunu vurguluyor. Ancak buna rağmen kaçak yoldan kullanıldığını dile getirerek, "Bu ilaç kimyasal bir ürün olduğu için o etleri tüketen insanlarda sağlık sorunlarına yol açabilir." açıklamasına yapıyor.

Öte yandan bazı merdiven altı işletmeler kasaplardan ve marketlerden topladıkları kemikli tavuk artıklarını yüksek ısıda işlemden geçirerek kıyma (MDM kıyma) haline getiriyor. Bunlardan da sucuk, salam ve sosis üretiliyor. VGHD Başkanı Can Demir, MDM kıymalı et ürünlerinin daha çok okul kantinlerinde ve büfelerde tost ve sandviç yapımında kullanıldığına dikkat çekerek, "Bizde büfe sucuk ve büfe salam diye bir tabir var. Nerede üretildiği belli olmayan ve çok ucuza satılan bu ürünler maalesef kemik artıklarından imal ediliyor." uyarısında bulunuyor.

Gıda Terörü Raporu'nda anlatılan hileli gıda maddelerinden bazıları

Kaşara soya ve margarin
Normalde 1 kilo kaşar, 10 kilo sütten elde ediliyor. Merdiven altı işletmeler soya proteini kullanarak süt miktarını 6-7 kiloya düşürüyor. Kaşarın içine de margarin atılıyor. Bozuk peynirler de baharatlanarak yeniden satışa sunuluyor.

Zeytine tekstil boyası
Zeytin, tekstil boyalarıyla ve paslı demirlerle siyahlaştırılıyor. Gemlik ve Akhisar zeytinlerinin için de daha düşük fiyatlı yörelerin zeytinleri karıştırılıyor. Zeytine gıda tuzu yerine sanayi tuzu katılıyor.

Ete nişasta, tavuk atıkları
Salam, sucuk, sosis ve kıyma gibi et ürünlerinde hayvansal atıklar, nişasta, tavuk derisi, zar, kan ve tavuk kemiği kullanılıyor. Buna ucuz pul biber ve nitrat ilave ediliyor ve renklendiriliyor.

Pul bibere aşırı tuz
Sapı ve çekirdeği ile öğütülen acı biber yağlanıp ağır çekmesi içini aşırı derecede tuzlandıktan sonra paketleniyor. Yol boylarında kurutulmaya bırakılan biberlerde de aflatoksin oluşuyor.

Sıvı yağ yerine atık yağ
Türkiye'nin dört bir yanından toplanan binlerce tonluk atık yağ, merdiven altı işletmelerde rengi açılarak tekrar satışa sunuluyor.



Tarih : 22.09.2007

Klik disini untuk melanjutkan »»

Kozmik Mesaj

.
0 yorum


Bundan sonraki birkaç ay ve yılda belki de her şey “ışık hızında” gelişip olabilecek.
17/12/2008 - 00:44
Bundan sonraki birkaç ay ve yılda belki de her şey “ışık hızında” gelişip olabilecek. Dünyamız olağanüstü hadiselerle; güneş patlamalarından tutunda dünyamızdaki bazı bölgelerde oluşacak doğal afet ve patlamaların “elektromanyetik” titreşimleriyle farklı boyutlarda başta insanlara olmak üzere dünyamıza ve üzerindekilere tesir edecek belki de şayet bu hal “böyle devam ederse” kitlesel ölümlerin yanında yeni oluşumlarda olabilecektir.

Daha da ileri giderek dünyamızdaki devletlerin güç yapıları hatta bazılarının varlıkları bile yok olabilecektir.

Dünyamız ancak o zaman 3 boyuttan farklı boyutlara ve teknolojilere ulaşıp mutlu sona doğru gidebilecektir.

Dünyamız “doğal kaynaklarıyla” besleyebileceği sakinleriyle yoluna devam edecek. 2008’ler, 2013, 2015’ler giderek artan güzelliğin başlangıcının habercisi olacaktır.

Bizler ümitvarız diyoruz. Önümüzdeki on yıllar O’nun hakimiyetinin ışık yılları olacaktır diyor ve müjdesini veriyoruz. Yalnız bir şartla; insanlık “Kozmik Bilinç”e erişir ve O’nun ışığı ile aydınlanırsa.

Yapmamız gereken; “ulusal bir duruş” sergileyecek kadroları aynı ruhta, aynı çizgide ve aynı doğrularda birleştirerek, oluşacak sinerji ile düşen bayrağı tekrar yerine koymak, o methedilmiş fetih erlerinden olabilme yolunda çabalamaktır.

Takdir yine O’nun olacaktır. Bir tek başına birdir. Aynı ruhta, aynı çizgide bir hedefe kitlenen yan yana dört dörtlük “dört inanmış adam”ın gücü 4444 eder ki bu da dünyanın endazesini değiştirmeye, yukarıda anlatılanların gerçekletirilmesine yeterlidir diyoruz...

Klik disini untuk melanjutkan »»

Bitkiler Dünyası

.
0 yorum



Teknolojinin ışığı altında Ortodoks Tıbbı ile işbirliği yaparak İntegratif-Bütünsel Tıp metotlarını da kullanarak çözüm yolları aramanın vaktinin geldiğini hatta geç kalındığını paylaşarak sizlere yeni bir ufuk açmak istiyoruz.
13/01/2009 - 21:53
• Son 70-80 yıldır hayatımıza giren sadece kimyasal terkiplerden oluşan ilaçlardan medet umarak çığ gibi büyüyen hastalık çeşitlerini ve oranlarını yok etmeyi beklemek yerine, binlerce yıldır insanlığın şifa bulduğu eskimez metotlarla birlikte gelişen teknolojinin ışığı altında ORTODOKS TIBBININ deneyimve engin tecrübelerinden de istifade ederek işbirliği ile İntegratif-Bütünsel Tıp metotlarını da kullanarak çözüm yolları aramanın vaktinin geldiğini hatta geç kalındığını paylaşarak sizlere yeni bir ufuk açmak istiyoruz.
• İlkokuldan başlayarak, lise ve üniversitede mutlaka önleyici, koruyucu hekimlik ve sağlıklı beslenme ile ilgili dersler zorunlu olarak okutulmalıdır.
• Tıp fakültelerine dünyadaki emsalleri gibi bitkisel tedavi ile ilgili bölümler ve yan bilim dalları geç kalmadan kurulmalıdır.
• Avrupa ve Dünya ülkeleri kendi ilacını kendi üretmektedir.
• Türkiye yüz milyarlarca dolar dövizi ilaca vermektedir. Ülkemiz bu kadar zengin değildir. Ülkemizdeki yetkililer sağlıkta başka metotlar aramadığı için birtakım telkinlerinde etkisiyle bu necip milletin torunları sadece kimyasal ilaç lara mahkûm edilmekte kısır bir döngüde kalan son ömürlerini elinde ilaç torbalarıyla hastane kapılarında geçirmektedir.
• Türkiye binlerce yıllık tababet kültür birikimiyle çaresiz değildir. Yeterki irade ortaya konulabilsin çare çoktur.
• Bitkiler dünyası bunlardan sadece birisi olup, bilimin ışığında insanlığın kurtuluş reçetelerini ortaya koyabilecek birikime sahip olduğunun işareti, dünyamızın kuruluşundan bugüne kadar insanlığa yaptığı ve hiçbir zarar ve yan etkisi ve bağımlılığı olmayan, doğru kullanıldığında şifa veren bitkiler dünyasıdır.
• Bitkilerden; meyve ve sebzelerin geni değiştirilmiş-melez-hibrit-ebter-geridönüşümsüz-tek kullanımlık dünya literatüründeki adıyla disposable tohumlardan üretilenleri kullanmayınız. Israrla doğal tohumlardan üretilen bitkileri tercih ediniz. Bu gibi tohumla rdan üretilen bitkiler şifacı olamayacağı gibi bağışıklık sistemine hiçbir katkısı olmayan antioksidan mineral ve vitamin içermeyen, bugün hızla artan kanser hastalıklarını tetiklemektedir.
• ÇÜNKÜ İYİ NİYETLERLE ORTAYA ÇIKAN BU GİBİ ÇALIŞMALARIN BİLİMSEL OLARAK İNSANA VE DOĞAYA TESİR VE GERİ DÖNÜŞÜMLERİ, SONUÇLARI MUTLAKA ARAŞTIRILMALIDIR!
• Toprağın biyolojik yapısını bozduğu ve sonraki kullanımlar için dejenerasyona uğratması yanında bu tohumlardan çıkan bitkilerden uçan polenlerin son zamanlarda artan allerjik hastalıklara sebep olduğu, floraya tesir ederek çevre ekolojik dengeyi etkilediği dikkate alınmalıdır.
• Son zamanlarda ülkemizde sık sık ve dünyada da yaygın olarak görülen mucizevi iksir “ balı” üreten arıların ölümü acaba bu hibrit tohumlardan üretilen bitkilerin polenlerinden mi kaynaklanmaktadır. Daha bunun gibi yine ülkemizde yetişen sulu bitkiler; kavun, karpuz, domates, salatalık gibi antialerjik, soğutucu bitkiler oldukları halde tam aksine kendileri allerjen duruma gelmişlerdir. Bütün bu bitkilerin tüketilmesiyle insan genininde zamanla dejenerasyona uğrayabileceği de dikkatle düşünülmelidir.
• Doğum oranlarının son yıllarda azalması ve kısırlık probleminde hibrit tohumların etkisi mutlaka araştırılmalıdır. Dölsüz tohumlardan tüketerek döl vermek mümkün müdür? Kesinlikle ve acil olarak araştırılmalıdır.
• Bu, asrımızın çözümsüz problemlerinin en başında yer alan bir durumdur. Bu duruma devlet ve sağduyulu çiftçiler mutlaka el atmalı, gelecek nesillerimizi korumak için Anadolumuzun tabii tohumları tamamen yok olmadan müdahale edilmelidir.
• Bitkileri tohumlarını seçtikten sonra ekilecek arazinin münbit ve temiz olması, tohumu ekecek kişinin ruh durumu, sağlığı düzgün olmalı, yani ekimi, dikimi, büyütme, hasadı, kurutmasından bize ulaşan en son mamül haldeki içecek ve droglarına kadar yapılacak işlerin SEVGİYLE VE İSTEYEREK YAPILMASI çok önemlidir. Gelişen teknolojik aletlerle yapılan Kirlian fotğraf tekniği, termal kamera ve rezonans aletlerinin de görüntülemeleriyle ortaya çıkan bir gerçek, sevgiyle yapılan bu işlerde bitkilerin tamamen etkilendiği hatta kimyalarında değişiklikler husule gelerek etkin maddelerinin oranlarının ve enerji boyutlarının tamamen farklılaştığı ortaya konulmuştur.
• Sebzeler temizleyici, meyveler ise besleyicidir. Sebze ve meyvelerinizi tüketmeden önce günümüz çevre ve toprak kirliliğini (nitrat fazlalığı ve toksin vs), yetiştirme aşamasında tatbik edilen hormon ve antibiyotik vs. katkıların zararlarını minimuma indirmek için elma, üzüm, limon sirkelerinden birine karıştırılmış sıcağa yakın ılık suda 5 dakika tutulmasını öneririz.
• Bitkilerden hazırlanan yiyecek ve içecekler tedavi edici kürler dışında kesinlikle fazla pişirilmeden, tıkırında ve suları dökülmeden günlük olarak tüketilmelidir. Mümkünse suları içilerek, yemek haricinde günlük tüketilmelidir. Meyve ve meyve hoşaflarında da aynı metot geçerlidir.
• Alışkanlık haline getirdiğimiz ve sıkça kullandığımız portakal, greyfurt, elma, vişne, kayısı, erik gibi meyve sularını mevsiminde çiğden sıkarak içmeli, konsantre halde kullanmamalıyız. Bunları tüketirken en fazla kilonuza göre içeceğiniz miktar 1-2 bardak olmalıdır.
• Boş karna portakal, greyfurt gibi asitli meyve suları içilmemeli, mümkünse yemek aralarında uygun miktarda tüketilir. Kür uygulamaları bunun haricindedir. Kür uygulamalarında zeytinyağı ile yudum yudum içilen meyve suları bununla karıştırılmamalıdır.
• Günde iki öğün ve öğünlerinizde her zaman bir çeşit gıda tüketiniz. Örneğin; bir öğün lahana, bir öğün makarna gibi…
• Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim gibi cihan padişahlarının herkesten çok imkânlarının olmasına rağmen hayatları anlatılırken en önemli özelliklerinin başında her gün iki öğün ve bir çeşit yemek yediklerine ibretle şahit oluruz. “Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi” sözünün açılımından bunu mu anlamalıyız acaba?
• Salatalarınızı mutlaka mevsimlik sebze ve meyvelerden seçiniz. Yani kışın domates, salatalık, yeşilbiber kullanmayınız. Yazında kışlık sebzeleri kullanmayınız. Türkiye için havuç ve lahanayı(yuvarlak, suni lahana) bu kışlık sebzeler içinde gösterebiliriz. Bu sebzeler yaşadığınız iklime göre değişim göstermektedir.
• Yenilebilecek et yemek türlerinden önce salata yiyiniz ki, bitkilerdeki temizleyici özellikle etten gelebilecek zararların önüne geçilsin.
• Bitkileri ve çaylarını kür uygulaması haricinde DEVAMLI VE PEŞPEŞE tüketmeyiniz.
• Beyaz ekmek tüketmeyiniz. ÇOK ÇABUK ACIKIRSINIZ. Tabi mayayla üretilmiş tabi buğday unundan ekmeği diğer günlerde kepek, yulaf, çavdar, mısır gibi veya çekirdek ekmek gibi ekmek çeşitlerini münavebeli olarak tüketiniz. Acıkmadığınızı göreceksiniz.
• Siyah çayı radyasyonsuz olarak yemeklerden bir saat önce veya bir saat sonra içebilirsiniz. Ancak yeşil çayı içebilir, hatta posasıyla birlikte tüketmenizi öneririz. (Yeşil çayın içindeki Kateşin etken maddesinin demlemeyle suya %15-25 oranında geçtiği, daha iyi aktioksidan etki göstermesi sebebiyle yeşil çayı posasıyla veya sıkıştırılmış tablet olarak tüketilmesini öneririz.
• Her türlü bitki çayını aromatik ve uçucu yağlar ihtiva eden bitkiler hariç. aşırıya kaçmamakla günde 2-3 bardak birkaç damla limon damlatarak içebilirsiniz.
• Bütün bitki çaylarınızı tatlandırılırken bal, hurma, kuru üzüm, siyah kuru kayısı, tabii pestil, dut vs. kullanabilirsiniz.
• Her gün 2 veya 3 küçük fincan dövülmüş Türk kahvesini kahvaltı ve öğle yemeği sonrası ve akşamüstü (ikindi çayı yerine) içebilirsiniz. (Her hangi bir kronik rahatsızlığınız, kalp kolesterol rahatsızlığınız, alerji sorununuz ve vitiligo rahatsızlığınız mevcut değil VE SAĞLIKLIYSANIZ.)
• Vitamin, mineral, enzim ve besin destek ürünlerini suni, kimyevi, tabii olmayan metotlarla saflandırılmış droglar-tabletler halinde almamaya çalışınız. Metabolizma bunları belli yaşlarda (erken ve geç yaşlarda), tolare edememekte, bedende alınan bu ağır metaller sebebiyle çökme yaparak toksin ve kitleler oluşabilmektedir.
• Kanser diye teşhis konulan vakaların bazılarında yapılan laboratuar analizlerinde, oluşan kitlelerin, safra ve böbrek taşlarının bu sebeple oluştuğu üzerinde görüşler ağırlık kazanmaktadır. Biz bu destekleri tamamen ve doğrudan tabii olarak kaynağından yani bitkilerden-sebze ve meyvelerden almaya gayret göstermeliyiz. Mesela hepimizin alışkanlık haline getirdiği ve bilhassa çocuklarımızın kullandığı C vitaminleri ve yaşlılara kullandırılan kalsiyumun fazla kullanımı vücutta kireçlenmelere böbrek, prostat ve safrada taşlaşmalara sebep olabileceği göz önüne alınarak bu gibi vitamin, mineral ve enzimleri havuç, brokoli, lahana, maydanoz gibi bitkilerden almalıyız. Burada çok önemli bir detayı açıklamak istiyorum; suni olarak aldığımız vitamin ve minerallerden sadece o özelliği yani kalsiyumu veya vitamini bildirilen miktarda alırız. Bitkilerle tabi yoldan o özellikleri almak istediğimizdeyse, o özellikle beraber onun bedene girmesiyle fazla veya eksik olabilecek ve onun tolaresine yardımcı olabilecek farklı özellikte vitamin, mineral ve enzimleri de beraber alırız. İşte bu özelliğinden dolayı vitamin, mineral ve enzimlerimizi bitkilerden sağlamalıyız.
• Yemeklerin arkasından hemen meyve ve tatlılarınızı yemeyiniz, çay içmeyiniz. İnek yağı ve tabii şekerden yapılmış başta meyve tatlısı olmak üzere bütün tatlılarla ile çayınızı tatlandırarak yemeklerden en az 1 saat sonra, meyvelerinizi de 2 saat sonra mevsimlik meyve olarak tüketebilirsiniz. Tatlıları yemeklerden öncede tüketebilirsiniz.
• Yukarıda anlatılanların gerekçesi olarak, yenilen öğünlerde karbonhidrat, protein, şeker ve diğer enzimlerin birbirine karışarak, hem aldığınız besinlerin yan etkisinden korunmanıza, hem de gıdaların tam olarak alınmasına ve metabolizmanın bozulmamasına kaygı ön planda tutulmaktadır.
• Akşam, güneş battıktan sonra son öğününüzü yiyebilir iki saat sonra çay, tatlı ve meyve dahil hiçbir gıda almayınız. Çünkü bu saatten sonra safra kesesi saati başlamaktadır. Kitabımızda gösterilen Beden Organları Aktif Çalışma Saatlerini dikkatle inceleyip ona göre bir beslenme, dinlenme ve hayat tarzı modeli geliştiriniz.
• Kitabımızda hangi bitkinin hangi bitkiyle kullanılabileceğini gösteren Kozmik Beslenme tablosunu dikkatli inceleyerek uymaya çalışınız.
• Öğünlerinizde 3 beyaz yani bize göre suni un, suni tuz, suni şekerden uzak durmanızı, bunların yerine zaten bitkilerde olanlarıyla iktifa etmenizi ve tabii şekliyle kullanılmalarını öneririz. Çünkü beyaz un onlarca işlemden geçerek önünüze gelmekte, tuz rafine edilmekte, şekerse tabiilikten tamamen uzaklaşmaktadır. Şayet siz yeni bir dünyaya doğsaydınız zaten ekstradan ne un ne şeker ne de tuz kullanacaktınız. Kısaca bunların bir alışkanlık olduğunu önemle hatırlatmak istiyoruz.
• Burada 3 beyaz üzerinde önemle durmamızın sebebi, bugünkü hastalıkların sebeplerinin hepsinde bu suni 3 beyazın çok büyük bir payı olduğu gerçeğidir.
• Sabahları kalktığınızda bir bardak ılık su içmenizi, mümkünse taze sıkılmış limon suyuyla karıştırarak içmenizi öneririz. Sular kullanılırken klordan arındırılmış olması gerekir. Klor serbest radikalleri arttırabileceği gibi klorlu suyla yıkanmak ve ardından güneşlenmek ultraviole ışınlar sebebiyle ciltte tahrişlere sebep olabilir. Halk dilinde alalık denilen Vitiligo’ya sebep olabilir.
• Gün boyunca yemeklerden bir müddet önce ve bir saat sonra en az birer bardak su içmenizi, yatmadan önce bir bardak ılık suya 1 çorba kaşığı tabii elma sirkesi karıştırarak içmek metabolizmanızın yenilenmesi ve tanzimlenmesinde büyük rol oynayacaktır.
• Kozmik Bilim bugünün üretim şekil ve şartlarını da göz önüne alarak sütün sadece hayvan ve insanların yavruları için tabii olmak şatıyla tüketilebileceğini önermekte, geni bozulmamış hayvanlardan sağılmış sütlerin ise ancak yağ, yoğurt, peynir, kefir ve diğer süt ürünlerinde kullanılmasını önermektedir. Bugün üretilen tabii süt miktarıyla tüketilen süt ürünleri miktarı arasında çok büyük farklar olduğundan, dolayısıyla sütten yapılmış mamüllerin süt mü süte eşdeğer bir madde mi veya süt tozu, vs mi olduğu araştırılarak tüketilmelidir.
• KOBİK bütün bu şartları göz önüne alarak yaptığımız araştırmaların çarpıcı sonuçları karşısında sizlere bu konuda sadece doğal yolla yetiştirilmiş inek manda, koyun ve keçiden sağılan ve kaynatılarak yapılmış peynir yoğurt ve yağları, doğal yolla yetiştirilmiş keçi sütünden yapılmış peynir, kefiri ve dondurmaları önermektedir.
• Limon Yaratıcı’nın mucize bir meyvasıdır. Yediğiniz her şeye başta tatlılar olmak üzere, etlerinize ve sebzelerinize limon sıkarak onların olumsuz etkilerinden kurtulabilirsiniz.
• İçtiğiniz her bardak suya da birkaç damla olmak üzere limon sıkabilirsiniz.
• Yukarıda sıraladığımız hükümler yanında mutlaka astrolojik boyutta dünyanın her yerinde uygulanan bedeni temizleme-arınma-detoks programlarını yaparak, metabolizmamızı, kalın bağırsak, karaciğer ve safra kesemizi temizleyerek bitkilerden azami seviyede istifade ederek sağlıklı yaşama geçebiliriz.
• Bütün inanç kitaplarında yer alan bir hükmü hatırlatmak istiyoruz; hastalıklarımızın da sebeplerinde bu hüküme uymamamız görülmekte, her ne kadar konunun uzmanları günde 2-3 öğün değil 7-8 öğün yiyin deseler de, bizler Kozmik Bilinç’te olanlar O’nun yani Yaratıcı’nın ve büyük öğreticilerin sözlerine kulak vererek “Acıkmadan yemeyin, doymadan yemekten el çekin” kuralına uymaya çalışalım. Bunu yaparken de yukarıda sıraladığımız kaide ve metotlara uyalım.

Klik disini untuk melanjutkan »»
 

Zirve100 Site ekle
oyun komedi sohbet siteleri

Ahmet MARANKİ Kimdir?

Ahmet MARANKİ Kimdir?
Ahmet Maranki 1956 yılında İnebolu'da doğdu. Liseyi İstanbul'da bitiren yazar ilk önce Tütün Eksperleri Yüksek Okulu’nu bitirip 1976 yılında stajını tamamlayarak devlet görevine başladı. Sırasıyla 1981 yılında İstanbul Üniversitesi T. Endüstri Mühendisliği’ni, 1986 yılında İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyal Siyaset Bölümünde ‘master’ını, 1990 yılında aynı bölümün Sosyal Siyaset Çalışma Ekonomisi Endüstri İlişkileri alanında doktorasını tamamladı. 1991 yılında ABD'de mesleki alanda mahalli idareler, sosyal güvenlik sistemleri ve tarım alanında doktora üstü bilimsel çalışma ve araştırmalarda bulundu. 1993 yılında SSCB'nin yıkılmasıyla Azerbaycan devletinin talebi üzerine, T.C. adına görev yaptığı ilgili birimin baş uzmanı olarak araştırmalar yapmak ve üniversitelerde ders vermek üzere görevlendirildi. T.C. adına Azerbaycan Birleşmiş Milletler Teşkilatı (BMT) U.N.D.P, UNV birimlerinin kalkınma programları çerçevesinde devlet ve özel üniversitelerinin planlı ekonomiden pazar ekonomisine geçişleriyle ilgili "Principles Marketing", International Economic Organization", "International Marketing", "Islam Economy Relation" ders programlarının hazırlanıp uygulanmasında "University Lecturer" unvanıyla "Specialist" olarak diplomatik statüde görev yapan yazar, Azerbaycan Millî Meclisi’nde danışmanlık yapmış olup, bu çalışmalarını "Türkiye Azerbaycan Haricî İktisâdî Alakaları" , "Agent Mukaveleleri" adlı kitaplarıyla yayınlamıştır. Ahmet Maranki yaptığı bu ve burada kaydedilmeyen çalışmalarıyla 1998 yılında Azerbaycan’da "Yılın En Başarılı Yabancı Bilim Adamı" seçilmiştir. BMT'nin Unesco ve Avrupa Birliği nezdinde kurularak faaliyet gösteren IPA-International Personel Academy'de görev yapan yazar; yaptığı bu ilmî çalışmalar, hazırlanan ders programları ve bunların uygulanması, yayınlanan kitaplar ile ilmi şura kararıyla "Univesity Lecturer" göreviyle "Economy" alanında profesör unvanı alarak ‘Ateste’ edilen tek T.C. vatandaşıdır. Kafkasya ve Azerbaycan’da kaldığı bu sürede yazar, SSCB'nin çağdaş dünyaca bilinmeyen yönleriyle ilgili stratejik ve kozmik araştırma merkezlerinde eğitimde bulunarak ekstrasens ve bioenerjist unvanını almıştır. Yazar eserlerinde de görüleceği gibi T.C.’deki devlet görevi sırasında meslekî çalışmaları yanında, 1987'de Ortadoğu'daki İran-Irak Savaşı sırasında Musul-Kerkük bölgesinde Türkmenlerle ve Suudi Arabistan’da İslam konferansıyla ilgili, 1990 yılında Balkanlarda ve Bulgaristan'daki Türklere uygulanan asimilasyon ve tehcirle ilgili, 1991 yılında ABD'de Müslüman-Kızılderililerle ilgili, 1993'ten günümüze kadar da Kafkaslardaki Türkler ve bilhassa Azerbaycan’la ilgili çeşitli kuruluşlarla işbirliği içinde görev yapmıştır. Bu çalışmalarını ulusal ve uluslararası yazılı ve görsel medyada 55 adet tebliğ, 10 adet ders ve sosyal muhtevalı kitap ve "strateji" adıyla yayınlanan makaleleriyle kamuyla paylaşmıştır.Pek çok bilimsel araştırmanın öncülüğünü yapan ve Rusya-Avusturya-Azerbaycan -Türkiye'nin bilim adamlarından oluşarak 1990 yılında kurulan "Bilim ve Buluş Adamları Derneği'nin genel sekreterliğini de yürüten yazar, halen Türkiye’nin AB'ye girme sürecinde AB stratejilerinin hazırlanmasıyla ilgili olarak Hollanda Amsterdam'da "Türkiye Hollanda Vakfı"nı ve bu kitabın konuların bilimsel olarak araştırmalarının yapıldığı "The Institute for Cross Cultural Health" adlı enstitünün başkanlığını yürütmektedir. BMT Asya-Pasifik ve Avrupa Başkanı Setsuka Yamazaki tarafından başka projelerde uzman olarak çalışmak üzere davet edilen yazar, Türkiye'de kalarak bu necip millete hizmeti ön planda tutmuştur. 1969 yılından beri sporla yakından ilgilenen yazar, kara kemer, judo, tekvando, şhiatsu hocası olarak halen Güreş İhtisas Kulübü’nde Türk sporuna hizmet vermektedir. Dünyada ve Türkiye'de sosyal ve stratejik pek çok vakıf, dernek, düşünce kulüpleri vs. gibi NGO'larda (Sivil Toplum Kuruluşu) faaliyet gösteren yazar evli ve 3 çocuk babası olup İngilizce, Arapça, Rusça, Azerice, Osmanlıca bilmektedir. Prof. Dr. Ahmet Maranki’nin 5 ayrı sahada 54 adet yayınlanmış eseri bulunmakta olup, yazarımızın son eseri “Kozmik Bilim ve Bilinçle Yaşam Enerjisi” kitabı bugüne kadar 2 yılda 73 baskı yapmıştır.
Namablogkamu is proudly powered by Blogger.com | Template by o-om.com | Power by blogtemplate4u.com